TZIMTZUM VE AIN SOF’UN KISITLAYICI DÜRTÜSÜ

TOTBL - 218
Çeviren: Ali Bel - Translation Copyright © 2011 witheringeyes.tumblr.com

Tzimtzum, yaratımsal ışık dürtüsü ve Ain Sof’un deviniminden kaynaklanan “küçülme ve yoğunlaşma” kavramı, geleneğimizin ilgisini çekmektedir çünkü Coagula ve aslında ilkel Azoth’un (ilkel Azoth = evrenin sonradan yaratılmış dört elementinden bağımsız, Kaos’un asıl yaratılmamış elementi) yasasız (gayrinedensel) varoluşu ile alakalı fikirlerle ilişkilidir.

Tzimtzum, Lurianik Kabbala’ya göre zamanın, uzayın ve nedenselliğin nedeniydi ve, bizim bakış açımıza göre, Ain Sof’un sağ tarafından aşağı, nihayet Malkuth içerisinde tezahür edebilecek şeye doğru “yağan tezahürler”in nedeniydi.

Bizim geleneğimize göre, “Düşüncesiz (Kara) Işık”, yaratımsal ışıkla aynı “uzay”da (veya daha doğru bir deyişle “boşluk”) tezahür etmedi.

Ain Sof’un ikinic tezahürü, “Düşünceli Işık”ın ortaya koymaya kalktığı şeyin etkisini yok etmek üzere gönderilmiş, sol tarafa meyilli bir dürtüydü. Yaratımsal ışığın, bir zamanlar “boş ve formsuz” bir uzayda ilahiliğin kıvılcımlarını kısıtlayıcı bir kuvvet ve Coagula dürtüsü olarak davranmasına benzer şekilde Kara Işık Ain Sof’un çözümleyici dürtüsü görevini gördü ve kendi tezahürleriyle yaratımsal ışığın tezahürlerinin etkisini yok etmek için boş bir paralel uzayı doldurdu.

Böylece Sitra Ahra dışsal karanlık içerisinde Yaşam Ağacı’nın aynadaki ters görüntüsü haline geldi. Bu anti-kozmik gnosis için çok önemli bir konudur çünkü hala A/1 Evreni ve B/2=11 Evreni arasındaki köprüyü ve etkileşimi açıklıyorken temel olarak gün tarafını ve gece tarafını ayırır.

Klifot’un gün tarafına sızması sayesinde gece tarafının güçleri Sefiriotik formların içine hapsolmuş ilahi kıvılcımların, Tzimtzum sürecinin onları kozmik damarlara/maddeye hapsetmesinden önceki asıl serbest formlarına geri dönmelerini sağlar.

Klifotik güçler bu yüzden kozmik form ve yapının çatlamasının çeşitli tarafları sayesinde tezahür etmeleriyle bilinir ve bu yüzden “yıkımın temsilcileri” olarak algılanabilir. Ama asıl doğru, yok etmenin bu güçlerin yaygın etkisi olmasına rağmen asıl hedeflerinin Azoth/Pneuma/Ruh’un özgürleşmesinden farksız olmasıdır. Uygulamanın, ruhsal spekülasyonun ve gnosisin diğer ilgili hatlarına paralel çekmek için düşüncenin ilgili Kabbalistik sistemlerinin yaratımsal sürecini, Enuma Elish’te tarif edilen kozmosun tekvinine benzetebiliriz.

Enuma Elish’te, Ain’in kendisi Tiamat ve Absu’nun (2=1-1=0) iki katlı hiçliğidir ve bu bağlamda bilinç dışı halin/ilkel kaosun düşlerinin/boşluğun içindeki sıfırıncı ikinin dışında tezahür eder. Kozmik düzenin istenmeyen piç tanrılarının ortaya çıkmasının bir sonucu olarak ilkel kaos isyan ederek onların istenmeyen ya da başka bir deyişle “düşürülmüş” çocuklarını doğuran dürtünün etkisini yok etmiştir.

"İkinin sıfırıncı gücü"nün kara ışığının bu anti-kozmik dürtüsü Absu’nun yeni tanrıları avlama isteği ve daha sonra da kaosun on bir şampiyonunu (0=2=11) doğuran Hubur’un (Tiamat’ın anti-kozmik tarafı) öfkesi olarak tarif edilmiştir.

Sitra Ahra, eğer benzer perspektiften anlaşılırsa, ilahi kıvılcımları hapseden arızalı kozmik dünyaların artıkları ve kabukları değildir. Gnosis’e göre, karşıt “diğer taraf” Yaşam Ağacı’nın Sefirotik dünyası kadar eskidir ve kökleri ilahidir. Farklılık iki tarafın ilahiliğin farklı dürtülerini temsil etmeleridir - birisi Coagula ve kısıtlama ve diğeri de çözülme ve özgürlüktür.

Başka bir deyişle klifotun küreleri, Yaşam Ağacı’nın sınırlarının dışında ve ötesindeki dışsal karanlıkta muhalif (yani “şeytan”i) yansımalarını oluşturarak sefirotla neredeyse eş zamanlı olarak tezahür etmiştir.

Biz ayrıca Lurianik Kabbala’da ortaya konulan fikirlere az çok benzeyen “damarların parçalanması” fikrinin bir biçimine inanıyoruz ancak bizim “kozmik katastrof” hususundaki anlayışımız onlarınkinden farklıdır.

Onların, sefirotun yırtık damarlarından dışarı dökülen kıvılcımların ”klioftun karanlık dünyası”na düşmüş ve şu anda bağışlanmak için tanrısal sefirotun üzerine doğru geri yükseltilme ihtiyacında olduğu inancına karşı bizim inancımız bu kıvılcımların asıl kurtuluşunun Sitra Ahra’nın deneyüstülüğüne ulaşmaları sayesinde gerçekleştiğidir.

Damarların parçalanmasına, ilahi kıvılcımların gücünü arttırmış ve kozmik damarların taşmasına ve çatlamasına neden olmuş ve bu yüzden hapsolmuş Azoth’u nedensel yerkürenin hapsinden kurtaran At-Azoth süreci neden olmuştur. Damarların parçalanmasına kara ateş neden olmuştur ve bu damarlar Lucifer’in muazzam armağanı ve Daath/Gnosis’in meyvelerinin uykudaki adam ve kadına düşmesiyle birleştirilmiştir.

Bu armağan ayrıca kozmosun önceden tamamen kapalı halkaları içerisindeki Sitra Ahra’ya giden geçitleri ve kara delikleri açmış kozmik katastroftur.

"Kozmik katastrof" bu yüzden final aşamasında her şeyin tezahür etmemiş ve serbest gizemine dönüşüne öncülük edecek halihazırda devam eden bir süreçtir, bu yüzden tamamen Tzimtzum’un yaratımsal devinimiyle oluşmuş boğucu nedenselliği tamamen izale eder.

Yorumlar

Popüler Yayınlar