Arkonların Tabiatı Üzerine


[Aşağıdaki metin, 1945 yılında Nag Hammadi'de bulunan ve Setyan Gnostiklerine atfedilen Arkonların Tabiatı Üzerine adlı metnin Türkçesidir.]

Doğruluğun babasının ruhunca ilham edilen yöneticilerin hakikati hakkında, yüce elçi karanlık yöneticilerini ima ederek bize, "Kavgamız et ve [kana] karşı değil, bilakis alemin yöneticilerine ve kötülüğün ruhlarına karşıdır'’ dedi.

Yöneticilerin hakikatini sorman nedeniyle bunu sana gönder[dim]. Onların lideri kördür; gücü, cehaleti ve kibri [nedeniyle] o [gücüyle "Tanrı olan benim; [benden başka] kimse yok" dedi. Bunu söylediğinde o, [mükemmelliğe] karşı günah işlemiş oldu.

Bu söz ebedilik alemine ulaştı, sonra şöyle diyerek ebedilik aleminden çıkan bir ses vardı: "Yanılıyorsun Samael" -ki bu kör tanrıdır-. Onun düşünceleri körleşti. Gücü azledilen o -ki konuşmuş olduğu şey küfurdür-, Pistis Sophia (İnanç Hikmet)in tahrikinde onu annesi kaos ve dipsiz boşluğa doğru izledi. Ve o (pistis Sophia), onun züriyetinin her birini -görünmez dünyadan hareketle görünür dünyayı düzenlendiği için yukarıdaki alemlerin modeline göre- gücüne uygun şekilde yerleştirdi. Ebedilik, sular alemine baktığında sureti sularda gözüktü ve karanlığın yöneticileri ona aşık oldular. Fakat onlar, -yalnızca bir cana sahip olan varlıklar bir ruha sahip olanları ele geçiremeyeceğinden dolayı- zayıflıkları nedeniyle sularda kendilerine gözüken bu sureti ele geçiremediler. Zira o (suret) yukarıya aitken, kendileri aşağıdandılar.

"Ebediliğin ülkeye bakması"nın nedeni şudur: Öyle ki Baba'nın izniyle o, mükemmelliği ışıkla bir araya getirebilsin.

Yöneticiler plan kurdular ve şöyle dediler: "Gelin, yeryüzünden toprak olacak bir insan yaratalım."   Onlar yaratıklarını tamamıyla yeryüzünden birisi olarak şekillendirdiler. Şimdi yöneticiler ... vücuda ... sahiptirler ... dişi O bir canavar yüzlü. Onlar yeryüzünden biraz toprak aldılar ve sularda [kendilerine] gözüken tanrının [suretine] ve kendi suretlerine göre kendilerinin adamını şekillendirdiler. Onlar şöyle dediler: "(Gelin) biçimlendirdiğimiz suret vasıtasıyla onu ele geçirelim, [öyle ki] o erkek eşini görebilsin ve biz güçsüzlükleri nedeniyle Tann'nın kudretini kavramayarak biçimlendirdiğimiz suretle onu tutabilelim.’’

Ve o, onun yüzüne üfledi ve adam bir cana sahip oldu ve günlerce yerde (kaldı). Ancak onlar güçsüzlükleri nedeniyle onu ayağa kaldıramadılar. Sularda kendilerine gözükmüş olan bu sureti yakalamaya çalışabilsinler diye, firtına rüzgarları gibi (üflemeyi) sürdürdüler. Onlar onun gücünün kimliğini bilmiyorlardı.

Şimdi bütün bu (olaylar) mükemmelliğin babasının iradesiyle vaki oldu. Sonra ruh, yerdeki cana bağlı adamı gördü. Ve ruh Ademiler ülkesinden çıktı, indi, onun (adamın) içinde ikamet etmek üzere geldi ve bu adam yaşayan bir can haline geldi. Yerde hareket ediyor şekilde görüldüğünden dolayı o, onun ismini Adem olarak adlandırdı. Adem'in yardımı için ebedilik aleminden bir ses geldi.

Yöneticiler yeryüzünün tüm hayvanlarını, göğün tüm kuşlarını bir araya topladılar ve Adem'in onları nasıl çağıracağını görmek üzere onları Adem'e arz ettiler. Öyle ki o, kuşların her birine ve bütün vahşi hayvanlara bir isim verebilsin. Adem'i aldılar ve ekip biçebilsin ve gözetebilsin diye onu bahçeye (cennete) koydular. Yöneticiler ona şöyle diyen bir emir verdiler: "Cennetteki [her] ağaçtan yiyeceksin, ancak iyilik ve kötülüğü tanıma ağacından ne ye ne de ona [dokun]; zira ondan yediğin gün ölümle öleceksiniz." Onlar bunu [... ]. Onlar ona ne söylediklerini anlamıyorlardı; aksine Baba'nın iradesiyle, Adem'in (gerçekte) yiyebileceği ve yalnızca maddi tabiatlı bir insan olarak onun kendilerine itibar etmeyeceği bir tarzda onlar bunu söylediler.

Yöneticiler birbirlerine danıştılar ve şöyle dediler: "Gelin, Adem'in derin bir uykuya dalmasını sağlayalım." Ve o (Adem) uyudu. Şimdi onlar onun derin uykuya dalmasına neden oldular ve onun uyuması cehalettir. Onlar canlı bir kadına benzer şekilde onun yan tarafını açtılar. Onun (kadının) yerine, onun (Adem'in) yan tarafina biraz et koydular ve Ademe, yalnızca can ihsan edilmiş oldu. İhsan edilmiş olan kadın ona geldi ve "Kalk, Adem"  diyerek ona konuştu. Adem onu gördüğünde, ona, "Bana hayat veren sensin, sen ‘hayatın annesi’ olarak adlandırılacaksın. Zira, benim annem olan odur. Hekim olan, kadın olan ve doğum yapan odur" dedi.

Sonra yöneticiler Adem'lerine geldiler. Adem'in dişi suretinin onunla konuştuğunu gördüklerinde, büyük bir heyecanla tahrike kapıldılar ve ona aşık oldular. Birbirlerine, "Gelin, tohumlarımızı ona ekelim" dediler ve onun (kadının) peşine düştüler. Kadın, kafasızlıkları ve körlüklerinden dolayı onlara güldü; yakalamaları anında bir ağaca dönüştü ve kendisine benzeyen gölgesel yansımasını onlara bıraktı. Onlar çirkin bir şekilde (gölgesel yansımayı) kirlettiler. Onlar onun sesinin mührünü kirlettiler, öyle ki kendi suretleriyle birlikte biçimlendirmiş oldukları şekil tarafindan kendilerini mahkum ettirdiler.

Sonra dişi ruhsal prensip eğitmen yılana geldi; yılan [onlara] şöyle diyerek öğretti: "O size ne dedi? Dediği şey, 'cennetteki her ağaçtan yiyeceksiniz, ancak kötülük ve iyiliği tanıma ağacından yemeyin' miydi?"

Dünyevi kadın şöyle dedi: ‘’O, sadece 'yemeyin' demedi. Hatta 'ona dokunmayın, zira, ondan yediğiniz gün ölümle öleceksiniz' dedi".

Eğitmen yılan şöyle dedi: ‘’Ölümle ölmeyeceksiniz; zira onun size bunu söylemesi kıskançlıktandır. Aksine sizin gözleriniz açılacak ve kötülük ve iyiliği tanıyarak tanrılar gibi olacaksınız".

Dişi eğitici prensip yılandan alınıp götürüldü ve o, onu yalnızca yeryüzüyle ilgili bir şey olarak geride bıraktı. Ve dünyevi kadın ağaçtan aldı ve yedi; kendisi kadar kocasına da verdi. Yalnızca bir cana sahip olan bu varlıklar yediler. Onların kusurları bilgisizliklerinde aşikar oldu; ruhsal unsurdan çıplak olduklarını anladılar, incir yapraklarını aldılar ve onları bellerine sardılar.

Sonra baş yönetici [Arkonların başı / Demiurgos / Yahve] geldi ve "Adem, neredesin?’’ dedi. Zira ne olduğunu bilmiyordu.

Adem ona, "Sesini işittim ve çıplak olduğum için korktum ve saklandım" dedi.

Yönetici şöyle dedi: "Bir tek ondan yememeni emrettiğim ağaçtan yemiş olman nedeniyle değilse neden gizlendin? Ve sen yedin!", kibirli yönetici kadını lanetledi.

Kadın, "Beni yoldan çıkaran yılandı ve ben yedim" dedi.

Yılana [döndüler] ve onun gölgesel suretini lanetlediler. [... ] güçsüz, anlaşılmaz, kendilerinin biçimlendirdikleri bir şekildi. O günden itibaren yılan yöneticilerin laneti altında oldu; kudretli insan gelene kadar bu lanet yılanın üzerinde kaldı.

Onlar Adem'lerine döndüler, onu aldılar ve karısının yanı sıra cennetten kovdular; zira onların kendileri de lanet altında oldukları için inayete sahip değildiler. Bundan başka onlar, insanlıkları dünyevi işlerle doldurulmuş olsun ve kutsal ruha bağlanma fırsatını bulamasın diye insanlığı büyük şaşkınlığa, bir meşakkat hayatına attılar.

Sonradan kadın oğulları Kabil'i doğurdu ve Kabil toprağı ekip biçti. Bunun üzerine o (Adem) karısını biliyordu; tekrar hamile kalan kadın Habil'i doğurdu ve Habil bir koyun çobanıydı. Şimdi Kabil tarlasının tahılından getirdi, fakat Habil ise kuzuları arasından bir sunak getirdi. Tanrı Habil'in adaklarına baktı, ancak Kabil'in adaklarını kabul etmedi. Ve dünyevi Kabil kardeşi Habil'in peşine düştü.

Ve tanrı Kabil'e "Kardeşin Habil nerede?" dedi. O, "Ben, kardeşimin muhafizı mıyım?" diyerek cevap verdi. Tanrı, Kabil'e şöyle dedi: "Dinle! Kardeşinin kanının sesi bana haykırıyor! Ağzınla günah işledin. Sana karşılık vereceğim: Kabil'i öldüren herhangi biri, yedi öç salıverecek ve sen yeryüzünde titreyerek ve ıstırap çekerek yaşayacaksın."

Ve Adem dişi sureti Havva'yı [tanıyordu] ve Havva hamile kaldı, Adem'e [Şit'i] doğurdu. Ve o, "[Habil'in] yerine tanrının vasıtasıyla [bir diğer] erkek doğurdum" dedi.

Havva yine hamile kaldı ve o [Norea'yı] doğurdu. Ve Havva, "0, birçok insanlık nesline bir yardım olarak bende bir bakire meydana getirdi" dedi. O, güçlerin kirletmediği bakiredir.

Sonra insanlık çoğalmaya ve gelişmeye başladı. Yöneticiler birbirlerine danıştılar ve şöyle dediler: "Gelin, ellerimizle bir tufan oluşturalım ve insandan hayvana kadar tüm bedeni  k(atl)edelim."

Fakat güçlerin yöneticisi onların kararlarından haberdar olduğunda, Nuh'a şöyle dedi: "Çürümeyen bazı ağaçtan kendine bir gemi yap, -sen, senin çocukların, hayvanlar ve küçükten büyüğe sema kuşlarını onda sakla ve onu Sir Dağı'na yerleştir".

Sonra Norea gemiye binmek isteyerek ona geldi. O, ona izin vermeyince, Norea gemiye üfledi ve onun ateşte yanıp kül olmasına neden oldu. O (Nuh) gemiyi ikinci kez tekrar yaptı.

Yöneticiler onu saptırmayı planlayarak onunla görüşmeye gittiler. Onların baş liderleri ona, "Senin annen Havva, bize geldi" dedi. Fakat Norea onlara döndü ve şöyle dedi: "Karanlığın yöneticileri olanlar sizlersiniz; siz lanetlisiniz. Ve siz benim annemi tanımadınız; oysa sizin tanıdığınız sizin dişi karşılığınızdı. Zira ben sizin neslinizden değilim, aksine ben yukarıdaki alemden geldim."

Mağrur yönetici tüm kudretiyle döndü ve çehresi siyah bir [... ] gibi oldu. Ona (Norea'ya), haddini bilmez bir şekilde, "Annen Havva'nın da yaptığı gibi, bize hizmet etmelisin; zira bana [... ] verildi" dedi.

Fakat Norea, [...]nın kudretiyle döndü ve yüksek bir sesle yüce olana, alemlerin Tanrısına haykırdı: "Kötülüğün yöneticilerinden beni kurtar ve onların pençelerinden beni derhal koru!"

Göklerden yüce melek indi ve ona, "Neden Tanrıya haykırıyorsun? Kutsal Ruha karşı neden böyle küstahça davranıyorsun?" dedi.

Norea, "Sen kimsin?" dedi. Kötülüğün yöneticileri ondan çekilmişlerdi.
O şöyle dedi: "Kutsal Ruhun huzurunda duran yüce melek, anlayış, Eleleth [Lilith] benim. Seninle konuşmak ve seni hukuk tanımazın pençesinden korumak için gönderildim. Ve ben sana kökenini öğreteceğim."

-Şimdi bu meleğe gelince, onun gücünü anlatamam: Onun görünüşü saf altın ve giysisi kar gibidir. Hayır, yemin olsun ki ağzım onun gücünü ve yüzünün görünüşünü anlatmaya dayanamaz!-
Yüce melek Eleleth [Lilith] benimle konuştu. Şöyle dedi: "Ben anlayışım. Yüce görünmez ruhun huzurunda duran dört ışık-vericiden birisiyim. Bu yöneticilerin senin üzerinde herhangi bir gücü olduğunu  mu düşünüyorsun? Onların hiçbiri gerçeğin kökenine galip gelemez; zira kendiliğinden o son çağlarda göründü ve bu yöneticiler engellenecekler. Bu yöneticiler seni ve bu nesli kirletemezler; zira senin mekanın, kaosun yöneticilerinden ve onların evrenlerinden üstün olan bakire ruhun yaşadığı ebedilik (alemin)dedir."

Fakat ben şöyle dedim: "Efendim! Bu yöneticilerin [yeteneklerini], onların [nasıl] ve ne çeşit bir yaratmayla var oldukları, hangi materyalden oldukları ve onları ve güçlerini kimin yarattığını bana öğret."

Ve yüce melek Eleleth, anlayış, bana şöyle konuştu: "Sınırsız alemler içinde ebedilik alemi ikamet eder (bulunur). Pistis olarak adlandırılan Sophia, eşi olmaksızın tek başına bir şey yaratmak istedi ve onun oluşturduğu şey ilahi bir şeydi. Yukarıdaki dünyayla aşağıdaki alemler arasında bir perde mevcuttur. Bu perde altında gölge oluştu ve bu gölge madde haline geldi. Ve bu gölge ayrı şekilde tasarlandı. Ve onun (Sophia'nın) yaratmış olduğu şey, tıpkı bir düşük cenin gibi madde içinde bir ürün haline geldi. Ve o, gölgeden biçimlendirilen plastik bir şekil halini aldı ve bir aslana benzeyen mağrur bir canavar oldu. O, halihazırda söylediğim gibi çift cinsiyetliydi, zira o çıktığı maddeye aitti. Gözlerini açan o (demiurg), sınırsız çok büyük maddeyi gördü ve 'Tanrı olan benim, benden başka hiç kimse yok' diyerek kibirlendi. Bunu söylediğinde o, mükemmellik alemine karşı günah işlemiş oldu. Ve yukarıdaki mutlak gücün aleminden şöyle diyen bir ses geldi: 'Yanılıyorsun Samael' -ki bu kör tanrıdır-. Ve o (Samael), 'Eğer benden önce olan başka bir şey varsa, bana görünsün!' dedi. Ve Sophia hemen parmağını uzattı ve ışığı maddeye tanıttı. Ve Sophia karanlık alemine doğru onu izledi ve o ışık (alemine) döndü. Bir kez daha karanlık maddeye (... ). Çift cinsiyetli olan bu yönetici kendisine sınırsızca uzanan genişçe bir alem yarattı. Ve o, kendisi için nesil yaratmayı tasarladı ve kendisine tıpkı ebeveynleri gibi çift cinsiyetli olan yedi evlat yarattı. Ve o, nesline 'Mükemmellik aleminin tanrısı benim' dedi. Ve Pistis Sophia'nın kızı olan Zoe (Hayat), ona haykırdı,  şöyle dedi: 'Yanılıyorsun Sakla!'. -Bunun alternatif ismi Yaltabaoth'dur- O (Zoe), onun yüzüne üfledi; onun nefesi kendisi (Zoe) için hararetli bir melek haline geldi ve bu melek Yaldabaoth'u tuttu, uçurumların altındaki Tartaros'a attı. Şimdi Yaldaboath'ın nesli olan Sabaoth, bu meleğin gücünü gördüğünde tövbe etti ve babası ve annesi maddeyi kınadı. O, onu sevmedi, fakat Sophia ve kızı Zoe'ye yönelik ilahiler söyledi. Ve Saphia ve Zoe onu yerden aldılar ve yukarı ve aşağı arasında olan perdenin altındaki yedinci alemin yönetimini ona verdiler. Ve Sophia onu yerleştirdiği için kaosun güçlerinin üzerinde olduğundan, o 'güçlerin tanrısı Sabaoth' diye adlandırılır. Şimdi bu (olaylar) vuku bulduğunda, o kendisine dört taraflı bir meleksel taht, vekil olarak görev yapmaları için pek çok melek ve ayrıca harplar ve çenkler yarattı. Ve Sophia, kızı Zoe'yi aldı ve onu sekizinci (alemde) bulunan şeyler hakkında eğitmesi için Sabaoth'un sağına oturttu. Ve azap meleğini Sabaoth'un soluna yerleştirdi. Bu günden itibaren, [onun sağı] hayat diye adlandırılır; sol ise yukarıdaki mutlak güç alemiyle ilgili günahkarlığı temsil etmektedir. Onların var olmaları, sizin zamanınızdan önceydi. Şimdi Yaldabaoth, onu bu ihtişam içinde ve bu yükseklikte gördüğü zaman kıskandı. Ve kıskançlık çift cinsiyetli bir ürün haline geldi. Ve bu (olay), kıskançlığın menşeiydi. Ve kıskançlık ölümü doğurdu; ölüm neslini doğurdu ve onun aleminin yönetimini onların her birine verdi; ve kaos alemlerinin hepsi onların kalabalıklarıyla doldu. Ancak kaosun tamamı elde edilebilsin diye, mükemmelliğin babasının iradesiyle -yukarıdaki tüm şeylerin modeline göre- onların hepsi var oldular. İşte, ben yöneticilerin şeklini, ifade edildiği maddeyi, onların ebeveynini ve alemlerini sana öğrettim.’’

Ancak ben şöyle dedim: ‘’Efendim! Ben kendim de onların maddesinden miyim?"

‘’Neslinle birlikte sen ezeli babadansın; yukarıdan yok olmayan ışıktan onların ruhları gelir. Böylelikle, onların içinde bulunan hakikat ruhu nedeniyle yöneticiler onlara yaklaşamazlar. Bu yola girenlerin hepsi, ölen insanlığın ortasında ölümsüzlüğü yaşarlar. Hala bu ekilen unsur (sperm) şimdi bilinmeyecek. Buna karşılık üç nesil sonra o, bilinecektir ve o, - onları yöneticilerin hatasının köleliğinden kurtarmaktadır."

Sonra ben "Efendim! Ne kadar süre?" dedim.

0, bana şöyle dedi: "Biçimlenmiş bir şekil içindeki doğru-adam, babanın gönderdiği hakikat [ruhunun] varlığını açıkladığı ana kadar. Sonra o, onları her şey konusunda eğitecek. Ve o, tahakküm altında olmayan nesilden kendisine verilen ebedi hayat takdisiyle onları takdis edecek. Sonra onlar, kör düşünceden kurtarılmış olacaklar. Ve onlar, yöneticilerle ilişkili olan ölümü ayaklar altına alacaklar. Ve onlar, bu, ekilen unsurun ait olduğu yer olan sınırsız ışığa yükselecekler. Sonra yöneticiler devirlerini bırakacaklar. Ve onların melekleri onların yıkımı üzerine gözyaşı dökecekler. Ve onların ifritleri onların ölümüne ağıt yakacaklar. Sonra, bütün ışık çocukları gerçek şekilde hakikate, kökenlerine, mükemmelliğin babasına ve kutsal ruha ulaşacaklar. Onların hepsi bir ağızdan, 'Babanın hakikati haktır ve oğul mükemmelliğe hükmeder' diyecekler. Ve herkesten çağlara kadar: 'Kutsal, kutsal, kutsal! Amin' "


------------------------------------------------------------

METNİN ANLAMI

Evet, Nag Hammadi külliyatında yer alan ve Sethian Gnostiklerine ait olduğu düşünülen Arkonların Tabiatı adlı metin bu. Metinde bazı kısımlar okunamamış veya kırık/eksik olduğundan parantez içi üç nokta konarak geçiştirildi. Bu metinde dinsel anlatımdan çok başka bir kurgu ve anlatım söz konusu. Şöyle ki;

- Biri diğerinin gölgesi olan iki alem var; ışık alemi ve karanlık/madde alemi. Bu ikincisi kaos alemi olarak da geçiyor. Işık alemi de madde alemi de çift cinsiyetli olarak anlatılmış. Bu yüzden kaosun çocuğu olan Demiurgos/Yaldaboath (Yahve) da, ışık aleminin efendisi olan Hakiki Tanrı da çift cinsiyetli olarak düşünülmüş (Baba ve Kutsal Ruh/Sophia ikilisi). Sophia tek başına bir şey yapmak istemesi sebebiyle aşağı baktığı ve kaosun onun suretinden can bularak demiurgosu doğurduğu belirtiliyor. Aslında Yahve'nin annesi Sophia oluyor.

- Yahve, madde aleminin yöneticilerinin (arkonların) başı olarak sunuluyor. Demiurgos, kibirli ve cahil olduğu için ''Tek Tanrı benim, benden başka yok!'' diyor ve alemi yarattığını iddia ediyor. Dikkat edildiyse bunlar Tevrat'ın Yahvesinin ve Kuran'ın Allah'ının en temel özellikleridir. Demiurgos'un kibirli biri olduğu ve insanı yaratmaya çabaladığı, ışık alemi konusunda bilgisiz olduğu da belirtiliyor. İnsanı yaratan da arkonlarıyla birlikte bu tanrı. İnsanı şekillendirip can veriyor ama ruh verip ayağa kaldıramıyor. Bu yüzden ışık ruhunu çalmaya çabalıyor. Işık ruhu göklerden surete iniyor ve Adem ayağa kalkıyor. Adem de tıpkı arkonlar gibi başta çift cinsiyetli yaratılıyor. Hayvanların isimlerini arkonlar ona soruyorlar çünkü onda ışık var. Arkonlarda ise yok. İnsan aslında arkonlardan, yani kendisini yaratanlardan üstün. Çünkü onların sahip olmadığı v yabancı oldukları, daha üst alemden gelen bir ruha sahip.

- Arkonlar insanı boyun eğdirmek için cehalet içinde bırakıyorlar. Bu cehalet uyku sembolüyle anlatılıyor. Adem uykuya dalıyor. Havva'yı ondan ayırıyorlar ama Havva Adem'i cehaletten uyandırıyor.

- İnsan çift cinsiyetten erkek ve dişi cins olarak ayrılıyor. Arkonlar da çift cinsiyetli olarak görülse de eril yönleri baskın sayılıyor (ruhta/ışıkta ise tam tersi, dişi yön baskın; çünkü Lilith şöyle diyor: ''zira senin mekanın, kaosun yöneticilerinden ve onların evrenlerinden üstün olan bakire ruhun yaşadığı ebedilik (alemin)dedir'' ). Arkonlar Havva'ya tecavüz etmeye hevesleniyor. Havva kendini ağaca dönüştürüp gölgesel yansımasını bırakıyor ve onlar buna tecavüz ediyorlar. Havva böylece kurtuluyor. Havva bilge bir kadın ve hakikat alemine yakın biri olarak sunuluyor başlangıçta.

- Adem'den Havva çıkınca, Havva Adem'e inen ruhu alıyor ve Adem candan ibaret kalıyor. Bu yüzden, ruha sahip olduğu için hareketli olan Havva ruhu ona veriyor ve onu kaldırıyor. Arkonlar Havva'nın peşine düşünce Havva'daki ruh Hayat Ağacına dönüşüyor (burada Hayat vurgusuna dikkat ediniz; Havva'daki Sophia'nın kızı Zoe/Hayat'tır) ve geriye kendisinin gölgesel yansıması olarak bedeni bırakıyor, arkonlar buna tecavüz ediyorlar. Havva candan ibaret bir beden olarak kalınca onun vasıtasıyla canlanmış olan Adem'de ruhu kaybediyor. Yine cehalete düşüyorlar. Arkonların başı böylece onları lanetleyip kovabiliyor. Cennet bahçesindeki yılana 'dişi ruhsal prensip' hakikat aleminden geliyor ve bilgisiz kalan Havva'yla konuşuyor. Onu, bilgi ağacının meyvesinden yemesi (Gnosis) için teşvik ediyor. Arkonların başının o meyveyi yasaklama sebebinin kıskançlıktan olduğunu belirtiyor. (Burada Arkonlar nefsin bileşenleridir. Bunlar ilkin Adem'i 'uyutup' cahil bırakıyorlar, onun Havva'yı ayrı biri olarak görmesine yol açıyorlar. Adem tümüyle benliğe düşüyor. Havva ise başta bilgili ama o da nefsin saldırısına uğruyor ve ruhu unutuyor. Ruh, kadında yeniden dile geliyor ve kendini hatırlatıyor. Fakat fazla mesafe alınamadan insan yine lanetleniyor).

- Havva yiyor, Adem'e de yediriyor. İkisi de bilgi sahibi oluyor ve ruhsal unsurdan çıplak olduklarını görerek incir yaprağı ile örtünüyorlar. Burada onlar tam olarak Gnosis'e kavuşmayıp (ki bunun için Hakikat ağacından yemeleri gerekirdi) sadece bilgi ağacından yiyorlar. Bu, Gnosis'e bir tür hazırlık gibi düşünülebilir. Bilgi ağacı ile ruhsal köklerini bilmek yerine, bundan yoksun olduklarını fark edip örtünüyorlar sadece. Dişi eğitici ruh yılandan çıkıyor. Suret olarak kalan yılan lanetleniyor ve bu lanet elbette boşa gitmiş oluyor. Kadın da lanetleniyor ve kocasıyla birlikte kovuluyor.

- Adem, Havva'yı ''biliyor'' ve Havva hamile kalıyor. Burada bilgi ağacında da bahsi geçen bilginin cinsellikle ilgisi olduğunu anlayabiliyoruz (hieros gamos / 'kutsal evlilik').

- Havva Norea'yı doğurunca, ''O güçlerin kirletmediği bakiredir'' diyerek Şit'ten önceki çocuklarının güçlerin kirletmesiyle doğan çocuklar (arkonların tecavüzünün çocukları) olduğunu ima ediyor. Öte yandan Norea'nın bakire olmasını ''güçlerin kirletmemiş olmasıyla'' açıklıyor. Yani onun maddeden, dünyevi güçlerden uzak, ruhsal bir çocuk olduğunu vurguluyor. Nitekim Norea ihtişamlı bir melek olan Lilith/Eleleth'den haber almaya başlıyor.

- Lilith kendisinin Sophia'nın dört yüce meleğinden biri olduğunu belirtiyor. Sophia'nın dört melekle ilişkili olduğu bir tahta oturduğunu da söyleyerek, aslında Sophia'nın dçrt gücü veya görünümünden biri olduğunu ima ediyor. Lilith, -ki cennetteki yılan vasıtasıyla Havva'ya bilgi ağacının meyvesinden veren 'dişi ruhsal prensibin' o olduğu anlaşılıyor- Norea'ya kendisinin esas kökeninin ışık alemi olduğunu, onun bedenini yaratan arkonlardan üstün olduğunu anlatıyor.

- Arkonlar insanların hakikate erişip kudretlenmeye başlaması üzerine bir tufan planlıyorlar. Arkonların başı ise tufanı onaylamakla birlikte Nuh'u kayırıyor. Norea buna tepki olarak Nuh'un gemisini yakıyor ama Nuh yine gemi yapıyor. Arkonların daima insana boyun eğdirme derdinde olan, kibirli, saldırgan varlıklar olarak sunulmasına dikkat ediniz. Din, dünyevi güç  ilişkileri ve sömürü çarkı için kullanılınca, o düzene tepki duyanlar kendi teolojilerini bambaşka ve yabancı bir alemin bilgisi (Gnosis) üzerine temellendirmiş görünüyor.

- Anlatılanların tümüyle sembolik olduğu ve daha derin manaları ihtiva ettiği açıktır. Örneğin, arkonlar benliğin ihtirasları ve çeşitli bileşenleridir. Havva'nın 'gölgesel yansıması', ruhun yansıması olarak görülen ve aldatıcı olduğu düşünülen bedenidir. Havva'nın gölgesel yansımasının tecavüze uğraması ise benliğin ihtiraslarının Havva'ya da bulaşması anlamına gelir. Bu da demektir ki Havva Adem'den farklı olarak başta bu ihtiraslardan ve benlik kafesinden uzaktır. Zira Adem ruhsuz olarak arkonlarca yaratılmışken Havva Adem'deki ışıktan türüyor. Bu yüzden arkonların tecavüzüne uğruyor. Adem'i aydınlatması da yalın ışığa daha yakın olmasındandır.

- Arkonların, yani maddi aleme ve benliğe ilişkin güçlerin ölümlü olduğu ve kıskançlıktan türediği belirtiliyor. İnsanda ise ölümsüz bir ruhun varolduğu ve ruhsal alemin insan veya maddenin yaratımından sorumlu olmadığı, bunların kötücül Demiurgos ve arkonlarca yaratıldığı söyleniyor. Amaçlananın da insanın daha üst bir alemden kaynaklanan kendi ruhsal özünün bilgisine erişerek, aslında yabancısı olduğu bu maddesel alemden kurtulması olduğu anlaşılıyor. Fakat burada dünyanın ve bedenin ruh adına toptan reddi söz konusu değil çünkü metnin başında şöyle deniyor: "Kavgamız et ve [kana] karşı değil, bilakis alemin yöneticilerine ve kötülüğün ruhlarına karşıdır.'’

- Yaltaboath/Demiurgos'un, yedi alemi sembolize eden yedi çift cinsiyetli çocuğu olduğu; Sophia'nın kızı olan Zoe (Hayat) tarafından mağlup edildiği ve Tartaros'ta tutsak kaldığı; fakat Yaltaboath'dan türeyen çocuklardan biri olan ve 7. alemi temsil edeceği anlaşılan Sabaoth'un daha uyumlu ve itaatkar olması nedeniyle (maddesel anne ve babasını kınaması nedeniyle) 7. aleme konduğu, Zoe'nin ise onun sağında ve bir üstünde olan 8. alemde ikamet ettiği belirtiliyor. Buna göre evreni yaratan kibirli Yaltaboath tutsaktır fakat kıskançlığı ölümü doğurur ve onun adına bir güç haline gelir. Türediği söyleniyor. Bunların arkonlar olduğu, yani arkonların böyle türediği belirtiliyor. Buna göre demiurgos tutsaktır, çocuklarından biri olan Sabaoth ışık aleminin bir altında ikamet etmektedir, kıskançlığından türeyen arkonlar ise alemi doldurmuşlardır. Kalabalık olmalarından bunların insan benliği olduklarını anlıyoruz. O halde Adem'i yaratan arkonların başı dolaylı yoldan yine Yaltaboath olmuş oluyor.

- Görüldüğü üzere dinlerden aşina olduğumuz hikaye Gnostisizmde tersine çevriliyor. Şeytanla ödeşleştirilen yılan hakiki Tanrının habercisi ve eğitmen olarak, keza bir tür şeytan olarak kabul edilen Lilith de hakiki Tanrının ihtişamlı bir meleği olarak çıkıyor karşımıza. Baba ve Kutsal Ruh/Sophia ikilisi hakiki Tanrı olarak sunulurken bu aleme ve bedensel varoluşa tümüyle yabancı olarak tasvir ediliyor. Bedenin ve maddi alemin yaratıcısı olan Demiurgos ise kötüleniyor ve ışığa sahip olmadığı için aslında insanın da aşağısında bulunduğu, insanın düşmanı olduğu belirtiliyor. Metinde, lanetlenen yılanın tekrar yüceltilmesi gereği de belirtiliyor. Bilindiği gibi incilde İsa çarmıhta yılanın yükseltileceğinden bahseder. Nitekim kendisi de metinde bahsedilen ikinci bir ruhsal eğitmen olacaktır. Görüldüğü gibi metinde Havva'nın ilk iki çocuğu (Habil ve Kabil), Nuh ve -gnostisizmden biliyoruz ki İbrahim, Musa v.b.-  Demiurgos ve arkonlarla ilişkilendirilirken Havva, içinde dişi ruhsallık bulunan Yılan, Lilith, Norea, Şit ve gelecekteki İsa ise hakiki Tanrıyla ilişkilendiriliyor.

Şimdilik bu kadar anlattığımız yeter...

Yorumlar

Popüler Yayınlar